Önceki gün şehir dışından bir arkadaşım Manisa’ nın sızma zeytinyağından almak istedi.

Bulamadık.

Burası bir zeytinci memleketi aslında. Öyle ama zeytin hasat verimliliği –kalite-çeşit-satışa sunum ve marka değeri açısından uluslarararası karşılaştırmalarda yerimiz olmak istediğimiz düzeyde değil.

Bu süreçte Akhisar’da –ve Manisa’da- ve bölgenin ekonomik gelişimine etki edecek önemli projeler hayata geçirilmeli.

Bunun ilk adımlarından biri Lisanslı Depoculuk.

Üç-dört yıl önce bazı çalışmalar başlatıldı. Bugün gelinen düzey ise o günlerde planlananların gerisinde.

Bir an önce Lisanslı Zeytin depoculuğunun kurumsallaşması ve borsasının kurulması şart!

Lisanslı depoculuğun ne olduğunun, öneminin anlaşılması için şunu söyleyelim;

Lisanslı Depoculuk ile üreticilerin mallarının emniyetini sağlıyorsunuz; kalitesine güvence veriyorsunuz, yani belli bir kalite standardı oluşturuyorsunuz; tarım ürünlerinin stoklama finansmanına destek oluyorsunuz;

Ayrıca Lisanslı Depoculuk ile emanete alınan mal karşılığı ‘Ürün Bankacılığı’ olarak da anlaşılacak bir şirketleşme, ürün senedi çıkartma hakkına sahip oluyorsunuz. Bunun karşılığında üretici gidip bankadan çok daha düşük faizle kredi alabilir ve karşılık göstererek başka yatırımlarını finanse edebilir.

Süper bir şey bu!..

Dikkat edin; depoculuk imkânlarının iyi işlemesi ile hem üreticinin elini güçlendiriyorsunuz; hem arz sunumunda istikrarı sağlıyorsunuz; hem piyasada arz-talep şeffaflığını da sağlıyorsunuz.

Bu şeffaflık neden önemli? Ambalaj ve markalaşma açsından önemli.

Bir örnek verelim; biliyorsunuz zeytin ve zeytinyağının nefaseti yan yana iki bölgenin rüzgâr açısına göre bile değişir. –Tabii sıkma ve rafine teknolojisine girmeden söylüyoruz…- Mesela Ayvalık zeytinyağı ile Aydın’ın zeytinyağının lezzeti değişir ve Ayvalık sızma’ların kalitesinin haklı bir ünü vardır. Ancak Edremit’in bir bölgesi fevkalâde ürün verirken, diğer bölgeler aynı kaliteyi içermez… -Aynı lezzet bir de Çanakkale’ nin bir yöresinde var.-

Öyleyse sorarlar, Edremit zeytinyağının rekoltesi nasıl oluyor da bu kadar çok ambalaja giriyor, incelenmeli. Geçen yılarda Akhisar’daki sözünü ettiğimiz deniz rüzgârı alan yerden bölge dışına birçok mal çıkışı oldu; alsınlar-satsınlar elbette; ama ürün kalite standartları ve fiyatında kontrol edici olmazsanız malı gereğince değerlendirememiş olabilirsiniz.

Kaldı ki mesele sadece zeytin’in satışıyla ilgili değil; bir kere öngörülebilir fiyat üzerinden ürün arzını planlarken, öte yandan Ürün kalitesi ve üretici memnuniyeti ile markalaşma ve tüketici beslenme alışkanlıklarını dengelemek lazım.

O zaman ne düşüneceğiz?

Bir kere yerel markaların güçlendirilmesi ve ürün kalitesinin arz edilmesindeki koordinasyon sağlayamazsanız, piyasa risklerine karşı güven zaafına uğrarsınız!

Neden ayağımıza kurşun sıkıyoruz?

Üstelik bu çabaların katma değer açısından başka avantajları da var. Bölge aynı zamanda bir ‘ekonomik cazibe’ merkezi olacağından tarım ürünleri ticaretinde özel sektör katılımını çeşitlenerek artacak. Satış hızı, piyasa arayışı, lojistik ağ ve kredi imkânları daha da genişleyecek.

Ama bu konunun, en… en …en önemli faydalarından biri de şudur:

Üretim ve Fiyatlandırmada Devlet Müdahalelerinin asgariye indirilmesi ve bu alana yönelik yapılan yüksek harcamaklardan önemli tasarruf sağlanacaktır; serbest piyasa ve fiyat oluşumunu bozan müdahalelere karşı daha korumalı bir yapı oluşacaktır. (Yani depolarda elma-armut depo baskınına benzemez bu işler!)

Üreticiler için bulunmaz bir nimet. Ancak bunun bazı aşamaları var; Zeytin İhtisas, Organize Sanayi Bölgesi’nin geliştireceksiniz. İşte buraya mal teminindeki istikrarın sağlanması için yıllara göre rekolte zig-zaglarına bir çözüm bulmak lazım.

İşte bu çözüm, yani Depolama imkânlarının genişletilmesi için stok sahalarının ve inşalarının yapılması gerekiyor. Bugün Akhisar’ ın Zeytinliovası’ ndan, Ballıca’sından, Süleymanlı’ sından, birçok bölgeye bu imkanlar var. Bu yerlerde zeytin üretici birliklerinin olması lazım. Zeytin üretimine ‘Ortaklık yapılarının’ desteklenmesi lazım. Yani demek istediğim şu: Rekoltenin yüksek olduğu dönemlerde stok yapabilelim ve ortaklar üzerinden kazancımızı tabana yaygınlaştırarak, bölge gelişimine katkıda bulunalım.

Bu konuya Valilerimiz olsun, Beleiye Başkanlarımız olsun, Bakanlıklar, Tarım Orman; Ziraat Odaları… herkes bilinçli bir şekilde yönlendirme yapması gerekiyor ki halk bu fikre ikna olsun.

Bu konu hep birlikte Manisa’nın destek vermesi gereken bir projedir. Ankara’ya bu isteklerin iletilmesi ve çalışmaların yürütülmesinde tüm İdari-siyasi yapılanmaların güçbirliği yapmaları gerekiyor. Bu konuda bir ‘niyet beyanı’ açıklanırsa iyi olur.

Bunları söylerken özellikle küçük yetiştiricilerin mal pazarlama garantileri ile sigortalama konusunda önlemler alınması ve tarımsal Çiftlikler üzerinden Organizasyonel işbirliği önerilerinin geliştirilmesi lazım.

Üretici Ortaklıkları ve Organize bölge, lisanslı depo ve kamu kurum iletişimi ile Pazar tedarikinde ‘profesyonel’ insana yetki verilmeli…

İşte bu ‘profesyonel’ çatı, dünya markası çıkarır.

Bizler de Akhisar’ daki bu çabaları destekliyor ve özellikle Lisanslı Depoculuk faaliyetlerinin geliştirilmesi için herkesin üzerine düşen görevi yapacağına inanıyoruz…