Evet sizlerden ayrı kalalı üç hafta oldu. Üç haftadır ne elime kalem alabildim ne de bilgisayarın tuşlarına basabildim. Hani öyle bir an gelir hayattan soğudum dersiniz ya işte öyle bir şey. Ya da zarif insan üstad Cahit Zarifoğlu’nun deyimiyle, Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim… Diyebilecek kadar soğuttular insanı hayattan.
Gazete yazı bekler, danışmanlık yaptığım yerler firmalar hizmet bekler ama inanın gerçekten kaç defa oturduysam bilgisayarın başına iki satırdan fazla yazamadım. Parmaklarım gitmedi. Şimdi niye diyeceksiniz ya da bunları yazmanın ne gereği vardı oysa hazırda yayına verilmeyi bekleyen onlarca yazı varken. Ben bu hususu atlamamak bu konuyu gündemden düşmesine rağmen gündeme almak için yazıyorum.
Derdim var el kadar bebeğe ağlıyor diye komaya girecek kadar dövülmesine. Ve bu darp işlemini babasının yapmasına. Derdim var daha bebek sayılabilecek yaşta Yörük kızı Müslüme’nin başına gelenler için. Ve daha bilmediklerimiz duymadıklarımız görmediklerimiz niceleri… bu durumlarda zihnime hep üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu sözleri gelir, Benim inandığım sistemde, sabah bir masumun öldürüldüğünü duyarsanız, akşam darağacında sallanan birini görürsünüz.
Şimdi ne oldu bu iki kişiye çok güvenlikli özel cezaevinde müebbet duble müebbet ağırlaştırılmış müebbet falan filan. Vicdanlarıyla baş başa kalacaklarmış. En ağır ceza vicdan muhasebesiymiş falan filan gibi hamaset dolu sözler. Sonuçta gökyüzü görmese dahi beslenip semirilecek su içip yemek yiyecek nefes alıp hayata devam edecek. Yaşamaya hakkı olmayan insanlar için çok büyük maliyetlerle cezaevleri yapmaya gerek yok.
Adalet ve Hukuk sisteminde yapılacak küçük bir düzenleme, değişiklik, güncelleme, revizyon ya da adına her ne derseniz deyin bu ülkede ki cezaevlerinin yarısı boşalır.
Bu konu hakkında yazılacak o kadar çok şey var aslında. Ancak sistem değişmediği müddetçe bizlerin ki sadece havanda su dövmek olur. Sistem tepeden tırnağa kokuşmuş bir vaziyette. Türkiye Cumhuriyeti'nde ölüm cezası, 1984'ten bu yana uygulanmamaktadır ve 2004'te kaldırılmıştır. Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.
Hukuk sisteminin ülke vatandaşlarının hepsinin haklarını koruyacak şekilde düzenlendiği günleri görmek temennisiyle. Geleceği bizim çocuklarımız inşa edecek onun için çocuklarınızı sadece SGK’lı bir iş mantığıyla yetiştirmeyin. Onları dertlerle dertlenecek diğergamlık yapabilen insanlar olarak yetiştirin.
Selam, Dua ve Muhabbetle…
Gazete yazı bekler, danışmanlık yaptığım yerler firmalar hizmet bekler ama inanın gerçekten kaç defa oturduysam bilgisayarın başına iki satırdan fazla yazamadım. Parmaklarım gitmedi. Şimdi niye diyeceksiniz ya da bunları yazmanın ne gereği vardı oysa hazırda yayına verilmeyi bekleyen onlarca yazı varken. Ben bu hususu atlamamak bu konuyu gündemden düşmesine rağmen gündeme almak için yazıyorum.
Derdim var el kadar bebeğe ağlıyor diye komaya girecek kadar dövülmesine. Ve bu darp işlemini babasının yapmasına. Derdim var daha bebek sayılabilecek yaşta Yörük kızı Müslüme’nin başına gelenler için. Ve daha bilmediklerimiz duymadıklarımız görmediklerimiz niceleri… bu durumlarda zihnime hep üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu sözleri gelir, Benim inandığım sistemde, sabah bir masumun öldürüldüğünü duyarsanız, akşam darağacında sallanan birini görürsünüz.
Şimdi ne oldu bu iki kişiye çok güvenlikli özel cezaevinde müebbet duble müebbet ağırlaştırılmış müebbet falan filan. Vicdanlarıyla baş başa kalacaklarmış. En ağır ceza vicdan muhasebesiymiş falan filan gibi hamaset dolu sözler. Sonuçta gökyüzü görmese dahi beslenip semirilecek su içip yemek yiyecek nefes alıp hayata devam edecek. Yaşamaya hakkı olmayan insanlar için çok büyük maliyetlerle cezaevleri yapmaya gerek yok.
Adalet ve Hukuk sisteminde yapılacak küçük bir düzenleme, değişiklik, güncelleme, revizyon ya da adına her ne derseniz deyin bu ülkede ki cezaevlerinin yarısı boşalır.
Bu konu hakkında yazılacak o kadar çok şey var aslında. Ancak sistem değişmediği müddetçe bizlerin ki sadece havanda su dövmek olur. Sistem tepeden tırnağa kokuşmuş bir vaziyette. Türkiye Cumhuriyeti'nde ölüm cezası, 1984'ten bu yana uygulanmamaktadır ve 2004'te kaldırılmıştır. Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.
Hukuk sisteminin ülke vatandaşlarının hepsinin haklarını koruyacak şekilde düzenlendiği günleri görmek temennisiyle. Geleceği bizim çocuklarımız inşa edecek onun için çocuklarınızı sadece SGK’lı bir iş mantığıyla yetiştirmeyin. Onları dertlerle dertlenecek diğergamlık yapabilen insanlar olarak yetiştirin.
Selam, Dua ve Muhabbetle…