Biz yerel kültüre önem verirken aynı zamanda toprak verimliliği, şehir imarı, çevre duyarlılığı gibi konuları ele alıyoruz. Bu çabamız nasıl bir şehirde yaşamak istediğimiz ile ilgili bir ümitten besleniyor: ‘Daha uygar, daha güzel; daha dostça bir Manisa’ diyoruz.
İnsanlar daha sıcak yüzlü; ulaşım-dinlenme-kültür-spor faaliyetleri daha yaygın ve rahat bir şekilde gelişebilsin, diye istiyoruz. Sosyal alan – insani duygular açısından bizi yabancılaştırmayacak ‘mekânsal düzenlemeler’ istiyoruz…  Ortak akıl ile doğanın dönüşümüne yön verme; komşuluk ve yardımseverlik; ‘Yaşam kalitemizi’  belirleyen, kendimize güvenini destekleyen; birbirimizin hayatına olumlu anlamda ilgili olma gibi değerleri besleyecek bir ‘iletişim’ istiyoruz…
Siz Manisa’ da bunları görebiliyor musunuz?
Ben göremiyorum.
Trafik felç…  Kaldırımlar rezil. İmar bozuk. Üstelik belki fark etmiyorsunuz ama şehir kokuyor! Ana artellerde atık sular ortalıkta akıyor, lağım giderleri yükü kaldıramıyor.
Şehir merkezi içinden çıkılmaz bir halde.
Belki Güzelyurt gibi alanlarda, - ki orada da hava kirliliği yüksek- büyük sitelerde herkesin kendi konfor dünyasında, güvenlik duvarları içinde yaşayanlar için Manisa o kadar önemli değildir; ama söyleyeyim oralarda bile yeraltı suları dahil toprağın derinliklerinde boşluklar büyüyor!...
Mutlaka ama mutlaka şehrin altyapısı yenilenmeli.
Mutlaka bölgesel bir kalkınma ve yerel projelendirmelerde ciddi bir alt-yapı ve gelecek projeksiyonlarıyla ilgili planlamaların yapılması şart!..
Gelecek projeksiyonlarında model örneklemeler üzerinden geliştirilecek planlamaların, ‘kent lojistiği-akıllı kentler-geleceğin yapı, çevre-imar ve enerji uyumluluğu tasarımlarını’ içermesi gerekiyor.
Binalarda yüzeylerin renk ve bahçelerde bitki çeşitliliğindeki tercihlerde, dekorasyonlarda dikkate alınması gereken kriterler belirlenmelidir.
Yeraltı suları ve yeşil iklimlendirme konuları tartışılmalı.
Ulaşım ve lojistik koordinasyonunda yeni sürat mekanizmalarının belirlenmesi gerekiyor.
Yol kalitesi  alt-zemin sağlamlığına ilişkin kriterler,binaların sığınak veyer altı garajları; ticaret ve banliyö bağlantıları; depolama ve deprem gibi doğal afetlerde devreye girecek toplanma alanları, acil destek hatları, iletişim güvenliği; atık su filtreleri vs. vs.. 
Ayrıca kent sahalarının dışında verimli toprak alanlarının korunması da çok önemli...
Sonra, evsel atıklar’ın geri dönüşümlerinde de, kaynağında atıkların cinsine göre farklı kumbaralara atılması, toptan fabrikalarda dönüştürülmesi yerine, kademeli olarak yükü azaltacak yoğunlaştırma atölyelerinin açılması…
Söylediğimiz konuları sadece ‘özetleme’ niyetiyle kısaca başlık attık, yoksa her biri kendi içinde özel incelemelere muhtaç konular… 
Bunlara bir de bürokrasinin Ankara’ya bağlı ulusal gelişme-kalkınma planlarına dahil edileceği ortak çalışma alanlarında bölgesel projeleriyle destekleyebilecek yatırımlarla uyumlu götürüldüğünü düşünün.
Şimdi bürokrasiden, yerel teşkilatlardan, sivil örgütlerden beklediğimiz şudur;  geleceği bilinçli-uzun vadeli, sağlam alt-yapı ihtiyaçlarıyla orantılı; ölçekleri yirmi-yirmi beş yıl sonrasına taşınabilecek, ‘doğru yatırım kararları’ alın.
Yoksa etrafı ‘çamur’ götürecek!