İktisat alanının en çok bilinen ve teoriye giren an önemli bilgisi, para arzı ile mal-hizmetlerin, ya da gayri safi milli hasıla – kamu borçları üzerindeki ‘mali’ dengenin korunmasının, ülkelerin ekonomik gücünün bir göstergesi olduğudur.
Faiz enflasyon ilişkisine hiç girmeyeceğim…
Sadece enflasyona odaklanan ve para arzıyla ilişkilendirilen bir alandan söz edeceğim.
Biliyorsunuz Türkiye, 1 Ocak 2009 tarihinden son dört-beş sene öncesine dek banknot matbaasını çalıştırırken titiz bir şekilde para arzını – ve dolaşım çarpan etkisini- kontrollü götürdü.
Bu etkiyi cüzdanınızda görmeniz mümkün; mesela cebinizden Türk Lirası banknotlarını çıkarın, seri numaralarına bakın, bir-iki ay sonra tekrar bakın, seri numarasını takip ederek banknot matbaasının çalışmasıyla ilgili bir fikir edinebilirsiniz.
Ancak bu konuda daha da önemli olan şu: Diyelim 200 lirada ‘H’ serisinden L’ ye S’ ye geçiş ile 5 lira ya da 100 lira’da geçiş arasında fark vardır; rakam büyüdükçe serinin miktar hızı artıyorsa, halk küçük paraları kullanmıyor demektir… Küçük paraya ihtiyaç duymuyorsanız ve kuruş’ları önemsemiyorsanız, ekonominiz satın alma değeri açısından sürekli kayba uğruyor, demektir. Aksi olması ne demek, elinizdeki paranın rakamı ne olursa olsun, çarşıda-piyasada net bir karşılığının olması demek... Yani fiyat istikrarı demek!
Fiyat istikrarını etkileyen en önemli göstergelerden biri ‘para arzı stoku ile mal-hizmet üretim- fiyat dengesinin’ sağlanmasıdır…
Şunu unutmayalım para stoku büyümedengesinin nasıl sağlanacağı,‘faiz’ opsiyonuve tasarrufilişkisinin nasıl götürüleceğiyle ilişkidir.
Yani matbaa makinesinde karşılıksız para basmanın bir maliyeti vardır.
Bu dengede dikkat edeceğiniz nokta enflasyondur.
Gerçek olan paranın temsil ettiği ‘ekonominin temel dinamikleridir’ ve bir zaman sonra kaçınılmaz bir şekilde ‘dengesini’ bulur.