Sekiz saatlik çalışma anlayışı 16. yüzyılda İspanya’da ortaya çıkmıştır.

Sanayileşme bu adımı daha modern hale getirmiş olup Büyük Britanya İmparatorluğu döneminde 10 ila 16 saat arasında değişiklik gösteriyordu.

Günde sekiz saat çalışma düzenini öneren ilk insan, İngiliz iş insanı Robert Owen oldu.

Bu çalışma saatleri gösteriyor ki, çalışma hayatı günümüze kadar uzanan süreçte evrim geçirmiş durumda.

Türkiye’de İş kanuna göre haftalık kırk beş saat aktif çalışma süreci iş yeri ortamından koparak adına hibrit çalışma modeli dediğimiz iş hayatını getirdi.

Hibrit çalışma modeli, aylık iş gününün belirli günlerinde ofis içerisinde, belirli günlerinde ise ofis dışında çalışma şeklinde uygulanan bir çalışma düzeni olarak tanımlanabilir.

Peki her şey nasıl bu kadar hızlı yol aldı ona bakalım.

Aslında her şey pandeminin hayatımıza kabus misali girmesi ile hız kazandı. Hastalık süreci yaşamımızı tehlikeli hale getirmeye başlamıştı. Dünya dijital olarak eve kapanmaya da hazır olduğundan 3 gün ev 2 gün iş derken hibrit çalışma modeli denilen çalışma hayatı gündeme geldi.

Dijital devrimin önemli bir rol oynadığını üzerine basa basa söylememiz gerekir zira pek çok kanıksadığımız hayat tecrübesini değiştirecek gibi görünüyor.
 

Hibrit çalışma, iş hayatında karma bir çalışma düzenini temsil etmektedir.

Hibrit çalışma modeli, hem ofis içerisinde ekip bilincinin oluşması hem de çalışana özgürlük alanı sunması açısından oldukça ön plana çıkmaktadır.

Ofisten bağımsız gerçekleştirilen faaliyet imkânının genişletilmesi ile çalışanlar sorumluluklarındaki görevleri üstlenirken kendi çalışma alanını oluşturma konusunda büyük bir özgürlük yaşıyor.

Çalışma modelinin sunduğu imkanlar, şirkete karşı aidiyet duygusunun oluşması ve verimli performans olarak geri dönüş sağlıyor.

Hibrit olarak çalışma sadece çalışan sınıf için değil işveren kısmında da önemli maliyetlerin azaltılması için destek sağlıyor.


 

Esnek çalışma modeli ile ilgili dünyada da önemli ülkeler var. Hatta onlar bu uygulamaya dijital göçebeler diye isim bile vermiş.
 

Bloomberg’in haberine göre, Küresel danışmanlık firması Global Citizen Solutions'ın ülkelerin dijital göçebe programlarının avantajlarını değerlendirdiği yeni bir rapora göre, en iyi 10 dijital göçebe programından dokuzu Avrupa'da yer alıyor. Listenin başında ise İspanya var. 16. Yüzyılda çalışma hayatına verdiği yön ile karşımıza çıkan İspanya, yeni çalışma modeli ile de en iyi olarak karşımıza çıkıyor.
 

Rapora göre dijital göçebe olmak için en iyi yer: İspanya. Ülkenin girişimcilik ekosistemini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir startup yasası, yurt dışından kazanılan gelire sıfır vergi, uygun fiyat, yüksek hızlı internetin mevcudiyeti ve teknoloji ve inovasyon için ideal bir ortam gibi çeşitli faktörler İspanya'yı zirveye taşıdı.


Türkiye’de ise iş dünyasına damga vurmuş büyük şirketlerden sadece on dört tanesi binlerce çalışanı ile hibrit çalışma modeli ile verimlilik alıyor.

Kısa zaman sonra diğer şirketlerde de, maliyetler göz önünde bulundurularak daha verimli olduğu ispatlanan hibrit çalışma modeli gündeme gelecek gibi duruyor.

Sağlıkla Kalın.