Mitoloji, kelime anlamı ile tarihin derinliklerinde kök salmış, birçok farklı kültürün kendi inançları ve yaşam anlayışlarını yansıtan, kahramanlık hikayeleri, tanrılar, doğaüstü varlıklar ve evrenin yaratılışına dair efsaneleri içeren bir disiplindir.
Mantıksal olarak bir karşılık bulamasa da sembolizm akımının içerisinde yerini en üst sırada alır.
Sembolizm de realizmi reddeder.
Gerçekleri reddetmek çok mümkün görünmese de bazı semboller günümüzde hala kullanılabilir durumdadır.
Hatırlayacaksınız 7 Ekim günü, İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde, ayağından yaralı olarak bir fabrikanın bahçesine gelmişti. Bu durum, genellikle insanlara yaklaşmadığı bilinen geyikler için oldukça ilginç bir durumdu. Tedavisi için Milli Parklar müdürlüğüne bağlı ekipler gelmiş ve geyiği alarak tedavisine başlamışlardı.
Buraya kadar her şey normaldi. Ancak insana asla yaklaşmayan bu canlının nasıl olup da kendi isteği ile yardım bulmaya geldiği soru işareti olarak kaldı.
Geçtiğimiz yıl Barack Obama’nın yapımcılığını üstlendiği Dünyayı Ardında Bırak filmi de pek çok soru işareti ve spekülasyona neden olmuştu. Filmdeki tuhaflıklar adeta dünyanın sonunda neler olacağını anlatıyordu.
Bu film, insanlığın çöküşüne dair belirsizlikler ve gizemli olaylar ile izleyicilerin ilgisini çekerken siber saldırı sonucunda elektriklerin kesilmesi ve toplumsal çöküşün başlamasını konu ediyordu. Toplumsal çöküş karşısında doğanın garip denilecek davranışları da su yüzüne çıkıyordu.
Toplumsal çöküş temalarından, özelikle biri çok dikkatimizi çekmişti. Hatta izleyici olarak, gelecekte yaşanacaklara dair sembolik bir uyarı niteliği taşıdığına inandırıldık.
Bu filmde çok fazla ayrıntı olsa da en rahatsız edici olanı, hiç beklemediğimiz anlarda filmdeki ailenin karşısına çıkıp onlara yaklaşarak duran yüzlerce geyiğin bulunduğu sahnelerdi. Her biri filmin sonuna kadar vardı. Adeta bir mesaj vermek için geldikleri filmin içerisine yedirilmiş ve sembolizm yine kullanılmıştı. Bu geyikler eski dünyanın çöküşü yeni bir başlangıcın habercisi idi. Filmdeki geyikler, dünyanın kontrolünün insanlardan çıktığını ve eski dünya düzeninin geçersiz olduğunu gösteriyordu.
Sizler de biliyorsunuz geyikler, kendi boynuzlarını düşürerek yerlerine yenilerinin çıkması ile bilinir. Bu durum sembolizmde değişimin ve dönüşümün başlangıcı olarak kabul edilir.
Toplumsal çöküşün alameti olarak bilinen geyik mitolojisinde yer alan bilgiler ışığında İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki bir fabrikaya gelen yaralı geyik de halkın dikkatini çekti. Bunca toplumsal sorun arasında, bu geyiğin gelişi insanların aklında soru işareti uyandırdı. Toplumsal olaylara ne kadar gerçekçi bakarsak bakalım bu olay insan aklında yer ediyor diyelim. Zira her hayvanın başka boyutları görebildiği varsayımını da unutmayalım.
Bu geyiğin ülkemizde özellikle de İzmir’in önemli bir ilçesinde görünmesi acaba bu hadise kötü bir alametin habercisi olabilir mi sorusunu da gündeme getirdi.
Yaralı geyiğin ortaya çıkması Türk mitolojisinde derin bir anlam taşıyor. Türkler, yaralı bir geyiği yaklaşan kötü olayların habercisi olarak kabul ediyorlardı. Eğer yaralı geyik iyileştirilir sağlığına kavuşturulur ise yaşanacak olumsuzlukların da önüne geçileceği düşüncesi hakim idi.
Türkler, sağlıklı bir geyiğin insana yaklaşmasını da hayırlı bir olayın habercisi olarak yorumluyorlardı. Sağlıklı bir geyiğin insana yaklaşmasını, doğanın ve insan arasındaki dengenin bulunduğuna dair bir göstergeydi.
Geyik, Türk mitolojisinde, bilgelik, çeviklik, doğurganlık ve doğaüstü güçlerle ilişkilendirilir. Bazı erken Türk mezarlarında geyik figürleri bulunmuştur.
Tasavvufta ise geyik oldukça önemli bir yere sahiptir. Geyikler, eski Türkler ile İslam tasavvufu arasında köprü görevi görmüş ve evliyaların hayatlarını anlatan hikayelerde de yer bulmuştur. Tasavvufta geyik , Allah’a yakınlık ve masumiyet olarak tasvir edilmektedir.
Yeni nesil çok bilmez ama büyüklerimizin evlerinin duvarlarında asılı olan geyik desenli halıları hatırlayacaksınız.
Geyik kavramı, Avrupa da özellikle Almanya ve Büyük Biritanyada, Yunan, Macarlarda, dinler açısından bakıldığında ise Şamanizm’de, Budizm’de ve pek çok inanç biçimin de benzer yorumlarla anılıyor.
Dünya ve Türk toplumu oldukça zor zamanlardan geçiyor. Tam da böyle bir dönemde yaralı bir geyiğin insanlardan yardım istemek için ortaya çıkması acaba kurgulanmış bir senaryo mudur?
Dünyaya hakim görünen şer odaklarının aynası olan sembolizm, insanın aklında pek çok soru işareti bırakıyor.
Bizler, bu sorunun cevabını hiç bir zaman öğrenemeyecek olsak da bazı alametler kurgulanabilir. En azından böyle düşünmek isteriz.
Türk toplumunun huzur ile yaşaması tek isteğimizdir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Sağlıkla Kalın.