İlber Ortaylı bu ülkede yetişen en iyi tarih hocalarından biridir. Dolayısı ile tarih konusunda anlattığı her şey olduğu gibidir. Bu nedenle sözlerine kıymet veririm.
Tarihte kullanılan diller ile ilgili anlatım yaparken mümkün olduğu kadar çok örnek vererek açıklama yapar.
Bir söyleşisinde Arapça’ da kullanılan 3 sesli (elif, vav, ya) harf olduğundan bahseder. Oysaki Türkçe’ de 8 adet sesli harf bulunmaktadır. Dolayısı ile güzel Türkçemize uygunluğu bulunmamaktadır. Aynı şekilde Kiril Alfabesi, ile de (Orta Çağ Yunan alfabesinin temelinde gelişim sağlayan Slav seslerine dayanır) Türkçe’nin kullanılamayacağını bilimsel olarak açıklamaktadır.
Rusya’da Stalin devrinde Sovyetler Birliğinde Kril Alfabesini öğrenmiş ve kullanmışlardır. Bu dili de öğrendiğini ve tarihsel, metinleri okumaya çalıştığını söyleyen İlber Ortaylı, ne yazık ki bu dilinde Türkçe için çok uyumlu olmadığından bahseder. Karamanoğlu döneminde yaşayan Rumların bir dönem Yunan Alfabesi kullandığı ancak imla konusunda çok da başarılı olmadığını vurgulamaktadır.
Ortaylı, 1. Dünya Savaşında %10 olarak verilen okuma yazma oranının çok iyimser bir görüş olduğunu düşünmektedir.
Resmi tarih kitaplarında 1927 yılında bu oran erkeklerde %13 kadınlarda ise %4 olarak geçer.
2. Mahmut döneminde ilkokul zorunlu hale gelmiş ancak sadece İstanbul ile sınırlı kalmıştır. Dolayısı ile Anadolu bu konuda bahtsızdır diyebiliriz. Ne yazık ki o dönemde Anadolu’da, okuma yazma oranı %1 civarıdır.
Türkiye’de ilk jeoloji kitabı 1852 yılında yayınlanmıştır. Yayınlayan ise bir şair olan Ali Fethi Efendidir. Ali Fethi Efendi Osmanlı Akademisine seçilmiş ender okumuş insanlardan ancak herhangi bir bilimsel çalışması bulunmamaktadır. Osmanlı Akademisine seçilmesinden kaynaklı benim de bir katkım olsun ben de çeviri yapayım demiştir. Çevirdiği kitap Fransa’da halk için yazılmış bir jeoloji kitaptır. Dolayısı ile özgün yetişen bir bilim adamı sayısının azlığı, açıkça göz önündedir. Dil bir toplumda yetişecek bilim adamı, sanatçı, sporcu vb meslek dalları için oldukça önemli bir alt yapıdır.
Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin alt yapısına sahip bir dildir. Dolayısı ile başka dil kullanımlarından oldukça farklıdır.
Bu işin en ilginç yanı 2. Abdülhamit döneminde, Enver Paşa Osmanlı Türkçesi ve Arap harflerinin Türkçeye uymadığını tespit etmiş ve Enveri Harfler yani ayrı yazılanlar çalışmasını yapmıştır. Dolayısı ile harf inkılabı 1 gecede karar verilerek yapılmış bir devrim değildir.
Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçeye bu zenginliği sağlayan çeşitli güç kaynakları mevcuttur. Bu güç kaynaklarının başında tarih gelir. Türkçe, kökleri binlerce yıl önceye uzanan yeryüzünün sayılı dillerindendir. Türkçenin yaşını ortaya koymaya çalışan araştırmacılar Sümercedeki kelimelerle Türkçeyi karşılaştırmışlardır. Osman Nedim Tuna bu konuda araştırma yapan isimlerin başında gelir. Tuna’ya göre Sümerce ile Türkçe arasında ortak 168 kelime vardır. Türkçenin dünyanın köklü dillerinden oluşunun bir başka kanıtı da, ortaya çıkışı yüzyıllar alan üst anlamlar ve mecazlı kullanımların Türkçe’de bolca kullanılmasıdır.
Öğrenmeyi ve okumayı kolaylaştıran dilimiz dünya üzerinde sayısız dillerden daha güzeldir. İfadeyi kolay kılmaktadır.
Harf inkılabının, yetişecek yeni nesiller için ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Umarım okurken, yazarken ve kendimizi ifade ederken kullandığımız dilin ve harflerin öneminin farkındayızdır.
Sağlıkla Kalın.