Bu yüzyılda yaşanan önemli olaylarda sergilenen davranış modellerini izlerken mutlaka geçmiş yüzyıllardaki örneklerini bulur, araştırır ve okurum. Geçmiş ve içinde yaşananlar şimdiki zamana yön verir.
Hayırsız Ada Felaketinde yaşananlar da şimdiki zamana bir hatırlatmadır. 
Fransız siyasetçi Alfonzo Lamartine, ülkesine sunduğu raporda, “Türkler canlı, cansız tüm yaratılanlarla barış içinde yaşıyorlar. Hayvanseverlikleri, bizde terk edilen ya da zulüm gören bu zavallı türleri de kucaklıyor. Köpeklerden korkan casuslarımız geceleri mahallelerde bekçilik yapan sokak köpekleri yüzünden gerektiği gibi bilgi toplayamamakta ve bu soruna çözüm bulunmazsa yeterli istihbaratın toplanması mümkün görünmemektedir” olarak bahsetmiştir.
Bu raporun üzerinden kısa bir süre sonra Fransız Doktor Reminger, Talat Paşanın huzuruna çıkarak, batılılaşmak için bu sokak köpeklerinden kurtulmaları gerektiğini söyler. Hatta o tarihte ekonomisi zor durumunda olan Osmanlı Devletinin, bu köpekleri satarak binlerce Frank kazanmasına da aracılık etmeyi teklif eder.
Turist adı altında İstanbul’a gelen bir İngiliz’in(bazı kitaplar bir sefir bazıları ise casus olarak bahsediyor)  sokak köpeğinden kaçarken yüksekten düşerek ölmesi üzere İngiltere’nin ültimaton vermesini de fırsat bilerek köpekleri toplatma kararı alınır. Halk bu karara öfkelenir. Hayırsız adaya sürülmek üzere kafeslere toplanılan köpekler gece yarısı semt delikanlılarının yaptığı baskınla kurtarılsa da tekrar toplatılıp adaya sürgün edilirler. Köpeklerin adada açlıktan ölmeye başlamasının ardından Fransız doktor Reminger ve onları satın alacak şirket bir anda ortadan kaybolur. 
Tüm İstanbul geceleri adadan gelen köpek feryatları ile inlerken halk ayaklanarak sağ kalan köpekleri tekrar İstanbul’a getirtir.
Fatih Sultan Mehmet ile birlikte İstanbul’a giren sokak köpekleri Tanzimat döneminde ortaya çıkan batılılaşma hareketinde ikinci kez Abdülmecid döneminde yeniden bu düşünce ortaya çıkmış ve köpekler bu kez de tekrar toplatılarak adaya sürülmüştür. Bu olay sonrası İstanbul’da birden bire ortaya çıkan yangınlar nedeni ile yarısı yanmıştır. Halk bunu köpeklerin toplatılması sonrası casus sabotajı olarak nitelendirmiştir.
Saray ahalisi halkın sesine kulak vermiş ve köpekleri yeniden geri getirmiştir. İngilizlerin ve Fransızların projesi olarak düşünülen bu durum sonrası 80 bine yakın köpek ölmüştür. 
Nitekim dönemin padişahı Abdülhamit, “ Onlar Allah’ın bize emanetidir’ diyerek sokak hayvanlarının huzurla yaşamasını sağlamıştır.
Pandemi döneminde popülasyonun artması karşısında herhangi bir önlem almayan yerel yönetimlerin, şu anda, hiç beklemeden kısırlaştırma, aşılama ve barınak koşullarının iyileştirilerek sokak köpeklerinin toplanması konusunda aksiyon alması gerekmektedir. 
Gerekiyorsa gönüllü çalışmak için hazırız. Emin olun sivil toplum kuruluşlarının bu konuda katkısı olacaktır.
Bir asır sonra benzer hataların tekrar edilemeyeceğini umarak her zaman farklı yolların var olduğunu hatırlayalım.

Sağlıkla Kalın