Yazar ve öykücü Lou Salome “kadın aşktan ölmez ama ondan yoksun kalınca solar” demiş.

Kadınlar üzerine söylediği bu özenli cümle takdire değer. Ancak yaşadığı ilişkileri okuyunca partnerlerinin canını yakmasına çok şaşırdım. Salome’yi söylediği bu söz üzerine daha şefkatli, empati sahibi, sadık bir kadın olarak anmak isterdim doğrusu.

1882 yılının Mayıs ayında tanıştığı Nietzsche'nin aklını başından alan Salome, Nietszche’ye acılar çektiren ve çok da ilham veren bu tek taraflı aşk hikâyesi, Irvın D. Yalom ’un Nietzsche Ağladığında ve Lance Olsen’in Nietzsche'nin Öpücükleri başlıklı romanlarına konu oldu.

Lou Salome’nin ismi gibi alanlarında ünlü ( Nietzsche, Rilke, Tolstoy, Paul Ree, Freud) kişiler ile aşk dedikodularına karışmıştır.

Aşka aşık olduğunu düşündüğüm Salome’nin kişilik analizini gayet gerçekçi yaptığımı düşünüyorum.

Asında bu hikayeden bir çıkarımla aradığının bir yol arkadaşlığı olmadığı ve hatta bir subjektif değerlendirme ile bencilce bir tutum sergilediğini söylemem yanlış olmaz.

Sevgililer günü için ideal bir başlangıç olmadığının farkındayım. Çiçekli, böcekli daha sıcak bir yazı da beklemiş olabilirsiniz ancak günümüz aşklarının özeti gibi düşünebilirsiniz.

Berkant’ın, Samanyolu şarkısında olduğu gibi “Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek, Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek “temaları oldukça geride kaldı. Yok öyle değil demeyin zira karar verip yola çıkanların yarı yolda kaldığı, yolculuk misali yaşanıyor şimdiki aşklar…

14. yüzyılda yaşamış İngiliz şair Chaucer, 14 Şubat tarihiyle romantizm / aşk arasında ilişki kuran ilk isim olarak dikkat çekiyor. Chaucer’e göre kuşların eşlerini seçtikleri tarihin 14 Şubat olduğuna inanılıyor.

18. yüzyıl İngiliz geleneklerine baktığımızda 14 Şubat ile ilgili ikinci bir tarihi referans karşımıza çıkıyor. İngilizlerin bu tarihte eski bir Roma festivali olan ve Tanrıça Juno Februata’nın onurlandırılması için düzenlenen etkinliklere benzer kutlamalar tertip ettikleri görülüyor. Bu tarih ayrıca Antik Roma'da baharın gelişi ve doğurganlığın simgesi olarak kutlanıyordu.

İmparatorun yasağına rağmen Hristiyan çiftlerin evlendirilmesine yardımcı olduğuna dair hakkında efsaneler anlatılan Aziz Valentin’in anısı, geleneksel olarak romantizmle en çok örtüşen 14 Şubat’ta hayat bulur ve daha çok İngiliz geleneklerinde Aziz Valentin Günü olarak ortaya çıkar.

Aziz Valentine günü olarak adlandırılan Sevgililer Günü’nün aslında Hristiyanlık dinine has bir kutlama olduğunu söyleyebiliriz.

Peki biz sevdiklerimiz ile özel bir gün kutlamayalım mı?

Güven vermeyi, yol arkadaşı olmayı, saygı duymayı, yaşatmayı seçtiğimiz değerleri ile yanında durmayı öğrendiğimiz gün bu dünyayı yaşanabilir kılacaksınız.

Dolayısı ile karşınızdaki kişi ile üç günde karar verip dördüncü gün evlenip daha sonra yarı yolda bırakmayı da seçmemiş olacağız.

Kadın ya da erkek fark etmez ilişki sırasında kişisel alanlarımızın belirlenmediği bir sevgililik daha sonrasında “amma da şaşalı bir sevgililer günü yaşamıştık yazık oldu” dedirtmez. Galiba önemli olan birini bulmak değil birbirini bulmak ile ilgili.

Her günün sevgi dolu olduğu, bağlı bir ilişki bu dünyanın cennetidir aslında.

Sevgililer Gününe karşı değiliz elbette. 365 gün yaşanacak sevgi dolu günler iz bırakacaktır.

Aşkı özel kılan da budur.

Sağlıkla Kalın.