Morotoryum, kelime anlamı olarak bir ülkede, savaş durumu ya da benzeri olağanüstü dönemlerde, devletin ödeme süresi gelmiş borçlarını yasayla ertelemesi anlamına gelir.
Ülke’nin dışında kalan diğer ülkelere karşı ekonomik açıdan zor durumda olduğu imajını verir. Morotoryum ilan eden bir ülke için halk dilinde kullanılan ‘ele güne rezil olduk’ bakış açısı tam da bu durum için kullanılmıştır. Aslında ekonomik göstergelerin zayıflaması bir yana ülkenin stratejik öneme sahip topraklarının da tehlikede olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
Parayı veren her zaman o düdüğü çalmaktadır. Sizi borçlandıra borçlandıra güçsüz bırakacaklardır. Morotoryum bir ülkenin başına gelebilecek en tehlikeli durumdur.
Okullarda öğrendiğimiz ve bize sürekli tekrarlanan ‘Türkiye, jeopolitik açıdan oldukça büyük öneme sahip ülkedir’ cümlesinin ağırlığı, yaşadığımız ülkenin tarihsel süreci açısından bakıldığında, iniş ve çıkışlar ile dolu olduğunu okuyacaksınız.
Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Sardes’te basılmıştır. Lidyalılar, para ile ilgili bu hamleyi yapmasalardı bugün para politikası ile uğraşmamış olacaktık. Zaman her şeyin ilacıydı para hariç.
1 Haziran 1975 tarihinde Dünya Bankası, Türkiye'yi 'Moratoryum' durumundaki ülkeler arasında saydığını ve borçlarını ödeyemez hale gelen bir ülke olduğunu ilan etti.
Türkiye daha önce 1959 ve 1965 yıllarında da 'borç ödeyemez ülke' olarak ilan edilmişti.
1950’li yıllarda gelişmekte olan her ülkenin dış borcu artmış siyasi olarak özgür olan ülkeler ekonomik açıdan bağımlı hale gelmiştir. Netice olarak da hane halkı geliri dara düşmüş olup gelişmiş olan ülkelerin ekonomisine bağımlı hale gelinmiştir.
Aslında ekonomik özgürlüğü bulunmayan ülkelerin siyasi açıdan da özgür olduğunu düşünmek anlamsız olur. Size borç verenin sizden bazı feragatler isteyeceği de aşikardır.
Türkiye’nin Haziran ayına ait oldukça kötü tecrübeleri tarihi sıralamada devam etmiş ve 11 Haziran 1979 tarihinde Cumhuriyet tarihinin 5. devalüasyonu yapılmış olup Türk lirası'nın 1 Dolar karşılığı değeri 47 lira 10 kuruş olmuştur. Türkiye’deki en acı durumlara şahit olunan 1980 darbesi öncesi 9 Haziran tarihinde de altı ay içinde sekizinci kez devalüasyon yapılmış ve Türk lirasının değeri yüzde 5,5-8,8 arasında düşürülmüştü.
Türkiye, ilk kez 1958'de dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan bir programı yürürlüğe koymak zorunda kalmıştır. Bu vesile ile IMF ile Türkiye arasındaki ilk stand-by anlaşması da 1 Ocak 1961 yılında yapılmıştır. Aslında ülkenin altına dinamit konulan tarihler de diyebiliriz. Sonrasında yetişen nesillerin bedeller ödediği bir miras kalmıştı.
Ekmeği karne ile alan ve temel gıda maddelerine ulaşamayan nesillerin uzun yıllar bunu anlatması da bundandır.
14 Mayıs 2013 tarihinde Uluslararası Para Fonu'na (IMF) olan borcun son taksiti Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'nın transfer emriyle ödendi. Böylelikle Türkiye'nin uzun yıllardır devam eden IMF borcu sıfırlanmış oldu.
Tarihsel sürece bakıldığında Haziran ayı, para politikamızın durağanlaştığı ve koşulların ağırlaştığı bir dönem haline gelmiştir.
Haziran ayına girdiğimiz şu günlerde sorunsuz bir ekonomi ile ilerleyebilmeyi temenni ediyorum.
Sağlıkla Kalın.